Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

KAVRAM

(Genel kabul görmüş anlamı)

ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK

(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)

YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR

(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Types_of_democracy kaynağından Gürgen Titiz tarafından çevrilmiş; DeepL kullanılarak bazı açıklamalar eklenmiştir.

1.11.2022, Rev 0.1

Demokrasi türleri hükümetler (yerelden küresele), aileler, sivil toplum örgütleri ve işyerleri gibi kurumlarda yönetim organlarının çoğulculuğuna (pluralizm) işaret eder. Demokrasi türleri değerler etrafında oluşabilir.

Doğrudan demokrasi, dijital demokrasi, katılımcı demokrasi, gerçek demokrasi ve müzakereci demokrasi gibi demokrasinin farklı türleri insanların eşit ve direkt olarak protestolara, tartışmalara, karar vermeye ve politikanın diğer faaliyetlerine katılım göstermesini hedefler.

Temsili demokrasi gibi demokrasinin diğer türleri ise dolaylı katılım yanlısıdır. Demokrasinin türleri mekan, zaman ve dil arasında bulunabilir. İngilizce “demokrasi” ismi, birçok sıfat ve isimle birleştirilmiştir.  Atomik demokrasi veya Zulu demokrasisi gibi tamlamalar, demokrasinin sadece belirli anlamlarını değil, aynı zamanda anlam gruplarını ve ailelerini de kast etmiştir.

Doğrudan Demokrasi

Doğrudan demokrasi veya diğer adıyla gerçek (pure) demokrasi, insanların yönetimde direkt yetkisinin olduğu yönetim biçimdir. Vatandaşların siyasete direkt olarak katılımını gerektirir. Atina demokrasisi veya klasik demokrasi, Antik Yunan şehir devleti Atina’da ortaya çıkan bir doğrudan demokrasi örneğidir. Popüler demokrasi ise referandum gibi halk iradesini kuvvetlendiren araçları kullanan direkt demokrasinin bir türüdür.

Endüstriyel demokrasi, işçilerin kararları verdiği, sorumlulukları ve otoriteyi paylaştığı bir sistemdir.

Temsili Demokrasiler

Temsili demokrasi, egemenliğin, insanların temsilcileri tarafından sahip olunduğu dolaylı bir demokrasidir.

Liberal Demokrasi: Bireysel özgürlüğün ve mülkiyetin yasa tarafından korunduğu bir tür demokrasi.

İlliberal Demokrasi: Seçilen temsilcilerin gücünde ve yetkisinde ya az ya da hiç kısıtlama yoktur.

Temsili Demokrasilerin Diğer Türleri:

Seçimli Demokrasi: Seçime ve oya dayalı demokrasi. Seçimli demokrasi kişisel özgürlüklerin korunmasını garantiler.

Baskın Parti Sistemi: Sadece bir partinin gerçekçi olarak hükümet olabileceği sistem.

Parlamenter Sistem: Yürütme organının genelde bir kabin olduğu, devletin yöneticisi olduğu kabul edilen bir başbakanla yönetilen demokratik sistem.

Westminster Demokrasisi: Hükümetin, Birleşik Krallığın parlamenter sistemi ardından modellendiği demokratik sistem.

Başkanlık Demokrasisi: Hükümet başkanının aynı zamanda devletin başkanı olduğu ve yasama organından bağımsız bir yürütme organı yönettiği demokratik sistem.

Jacksonyen Demokrasi: Amerikan başkanı Andrew Jackson tarafından popülerleştirilen, yürütüme organın ve başkanlığın gücünü, kongre adına arttıran bir başkanlık sistemi çeşidi.

Demarşi: Yetkin adayların bulunduğu bir havuzdan kura ile, hükümetin belli alanlarında (savunma, çevre vb.) kararlar vermek veya temsilci olmak için seçildiği sistem.

Partisiz Demokrasi: Genel ve periyodik seçimlerin siyasi partilere gerek duyulmadan yapılmasını sağlayan temsili hükümet veya sistem.

Organik veya otoriter demokrasi, yöneticinin önemli miktarda güce sahip olduğu, ancak bu gücün halkın yararına kullanıldığı bir demokrasidir. Bu terim ilk olarak Bonapartizm destekçileri tarafından kullanılmıştır.

 

Yerel temelli türler

Georgist özgürlükçü iktisatçı Fred E. Foldvary tarafından geliştirilen hücresel demokrasi, küçük mahalle yönetim bölgelerine veya sözleşmeli topluluklara dayanan çok düzeyli aşağıdan yukarıya bir yapı kullanır.

İşyeri demokrasisi, demokrasinin işyerine uygulanması anlamına gelir (ayrıca bkz. endüstriyel demokrasi).

Özgürlük derecelerine göre türler

Liberal demokrasi, bireysel özgürlük ve mülkiyetin hukukun üstünlüğü ile korunduğu bir temsili demokrasi’dir.

Buna karşılık, savunmacı demokrasi, demokrasinin kurumlarını korumak amacıyla bazı hak ve özgürlükleri sınırlar.

 

Etnik etkiye dayanan türler

Etnik Demokrasi: Etnik demokrasi, yapılandırılmış bir etnik hakimiyeti herkes için demokratik, siyasi ve medeni haklarla birleştiren bir siyasi sistemdir. Hem baskın etnik grup hem de azınlık etnik gruplar vatandaşlığa sahiptir ve siyasi sürece tam olarak katılabilirler. Etnik demokrasi etnokrasiden farklı olarak daha saf demokratik unsurlara sahiptir. Çekirdek olmayan gruplara etnokrasinin sağladığından daha fazla siyasi katılım, etki ve statü iyileştirmesi sağlar. Etnik demokrasi, tanımı gereği resmi olarak sadece çekirdek etnik ulusla sınırlı bir demokrasi olan Herrenvolk demokrasisi de değildir.

"Etnik demokrasi" terimi 1975 yılında Yale Üniversitesi'nden Profesör Juan José Linz tarafından ortaya atılmış, daha sonra Hayfa Üniversitesi'nden sosyolog Profesör Sammy Smooha tarafından 1989 yılında yayınlanan bir kitapta İsrail örneğinin evrenselleştirilmiş bir modeli olarak kullanılmıştır. Model sonraki yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmıştır; 1993 yılında birkaç ülkenin karşılaştırılması için, 1997 yılında İsrail ve Kuzey İrlanda'nın karşılaştırılması için, 1996 yılında Estonya ve Letonya'ya ve 2000 yılında Slovakya'ya uygulanmıştır.

Etnokrasi: Etnokrasi, devlet aygıtının baskın bir etnik grup (veya gruplar) tarafından kendi çıkarlarını, gücünü ve kaynaklarını ilerletmek için kontrol edildiği bir siyasi yapı türüdür. Etnokratik rejimler tipik olarak daha derin bir etnik yapıyı örten 'ince' bir demokratik cephe sergilerler; burada vatandaşlık değil etnisite (ırk, din, dil vb.) güç ve kaynakları güvence altına almanın anahtarıdır.
Etnokratik bir toplum, muhtemelen azınlıklar veya komşu devletlerle çatışmanın eşlik ettiği kontrolün genişletilmesi yoluyla, baskın grup tarafından devletin etnikleştirilmesini kolaylaştırır. Etnokratik rejimler teorisi 1990'larda eleştirel coğrafyacı Oren Yiftachel tarafından geliştirilmiş ve daha sonra bir dizi uluslararası akademisyen tarafından geliştirilmiştir.

Herrenvolk Demokrasisi: Herrenvolk demokrasisi, sadece belirli bir etnik grubun yönetime katıldığı, diğer grupların ise haklarından mahrum bırakıldığı bir hükümet sistemidir.[1] Bir grubun devlete hakim olduğu etnokrasi ise bununla bağlantılı bir kavramdır. "Efendi ırk" anlamına gelen Almanca Herrenvolk terimi, sömürgeciliği Avrupalıların sözde ırksal üstünlüğü ile meşrulaştıran 19. yüzyıl söyleminde kullanılmıştır. Amerika Konfedere Devletleri (1861-1865) ve Apartheid Güney Afrika (1948-1994) herrenvolk demokrasinin arketipik örnekleri olarak kabul edilir. Seçimler serbestti, ancak oy kullanma hakkı ırk temelinde kısıtlanmıştı ve yönetim siyasi olarak baskın olan ırk grubunun çıkarlarını yansıtıyordu. Bu elitist yönetim biçimi tipik olarak çoğunluk grubu tarafından sistem içinde kontrol ve gücü korumanın bir yolu olarak kullanılır ve tipik olarak sahte eşitlikçilik iddiasıyla örtüşür. Çoğunluktaki insanlar özgürlük ve serbestlik kazandıkça ve eşitlikçi ilkeler ilerledikçe, azınlığın baskı altına alınacağı ve hükümete dahil olmasının engelleneceği görüşü hakimdir. Bu ilke, 19. ve 20. yüzyıllarda hem Amerika Birleşik Devletleri'nin (özellikle Güney eyaletleri) hem de Güney Afrika'nın gelişiminde görülebilir. Bu tarihsel senaryolarda, yasalar beyazlar için genel oy hakkına doğru ilerlerken bile, siyahların siyasi katılımına yönelik kısıtlamaları daha da sağlamlaştırmış ve haklarından mahrum bırakılmalarını (disenfranchisement*) sürdürmüştür. Terim ilk kez 1967 yılında Pierre van Den Berghe tarafından Race and Racism adlı kitabında kullanılmıştır. (*) T.Titiz Notu: Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/disenfranchisement--hak-mahrumiyeti-

Dini demokrasiler

Bir dini demokrasi belli bir dinin değerlerinin yasalarda ve kurallarda etkisi olması, çoğunlukla toplumun çoğunluğunun o dinin mensubu olduğu sistem. Örneğin:

Hristiyan Demokrasisi: Hristiyan demokrasisi (bazen Merkezci demokrasi olarak da adlandırılır) 19. yüzyıl Avrupa'sında Katolik sosyal öğretisi ve neo-Kalvinizmin etkisi altında ortaya çıkan bir siyasi ideolojidir.

Modern demokratik fikirler ile geleneksel Hristiyan değerlerinin bir kombinasyonu olarak tasarlanmış, sosyal adalet ve Katolik, Lutherci, Reformcu, Pentekostal ve dünyanın çeşitli yerlerinde Hristiyanlığın diğer mezhepsel gelenekleri tarafından benimsenen sosyal öğretileri içermiştir.

Dünya Savaşı'ndan sonra Katolik ve Protestan yeni skolastisizm ve Sosyal İncil hareketleri Hıristiyan demokrasisini şekillendirdi.

Hristiyan demokrasisi genellikle kültürel, sosyal ve ahlaki konularda merkez sağ, "ekonomi ve çalışma konuları, sivil haklar ve dış politika" ve çevre konularında merkez sol olarak kabul edilir. Hristiyan demokratlar sosyal piyasa ekonomisini destekler.

İslami Demokrasi: İslami siyaset teorisyenleri, genel Müslüman kamuoyu ve Batılı yazarlar arasında İslam ve demokrasi ilişkisine dair çeşitli bakış açıları mevcuttur.

2021 yılında, Müslüman çoğunluğun yaşadığı bazı ülkeler İslami demokrasilerdir. Endonezya şu anda dünyanın en büyük Müslüman çoğunluk nüfusuna sahip demokratik ülkesidir.

Fikirleri özellikle 1970'ler ve 1980'lerde popüler olan bazı modern İslam düşünürleri, demokrasi kavramını İslam ile bağdaşmayan yabancı bir fikir olarak reddetmiştir. Diğerleri ise şura (danışma), maslaha (kamu yararı) ve adl (adalet) gibi geleneksel İslami kavramların Batı demokrasisine benzeyen ancak Batılı liberal değerlerden ziyade İslami değerleri yansıtan temsili hükümet kurumlarını haklı çıkardığını savunmuştur. Bazıları da çoğulculuk ve düşünce özgürlüğüne dayalı liberal demokratik İslami siyaset modelleri geliştirmiştir. Bazı Müslüman düşünürler İslam'ın sekülerist görüşlerini savunmuştur. [Esposito, John L. "Rethinking Islam and Secularism" (PDF). Association of Religion Data Archives. pp. 13–15. Retrieved April 20, 2019]

Demokrasiye ilişkin bir dizi farklı tutum genel Müslüman kamuoyu arasında da temsil edilmekte olup, anketler Müslüman dünyasındaki çoğunlukların demokratik kurum ve değerlerin İslam'ın değer ve ilkeleriyle bir arada var olabileceği ve ikisi arasında bir çelişki görmediği bir siyasi model arzuladığını göstermektedir. Pratikte, modern Müslüman dünyasının siyasi tarihi genellikle hem seküler hem de dini karakterli devletlerde demokratik olmayan uygulamalarla damgalanmıştır. Analistler bunun için sömürgeciliğin mirası, petrol zenginliği, Arap-İsrail çatışması, otoriter laik yöneticiler ve İslami köktencilik gibi bir dizi neden öne sürmüşlerdir.

Yahudi ve Demokratik Devlet: ”Yahudi ve demokratik devlet" İsrail Devleti'nin doğası ve karakterine ilişkin İsrail'in yasal tanımıdır. "Yahudi" niteliği ilk olarak Mayıs 1948'de İsrail Bağımsızlık Bildirgesi'nde tanımlanmıştır (bkz. Yahudi devleti ve Yahudi vatanı). "Demokratik" karakter ilk kez resmi olarak İsrail Anayasası'nda yapılan değişiklikle eklenmiştir: Knesset 1985 yılında kabul edilmiştir (değişiklik 9, madde 7A).

Çok sayıda akademisyen ve siyasi gözlemci bu tanımı, özellikle de bu terimlerin çelişkili mi yoksa birbirini tamamlayıcı mı olduğunu tartışmıştır. İsrailli yazar ve gazeteci Yossi Klein Halevi'ye göre, "İsrail pazarlık konusu olmayan iki kimliğe dayanmaktadır. İsrail vatandaşı olsun ya da olmasın tüm Yahudilerin vatanı ve Yahudi olsun ya da olmasın tüm vatandaşlarının devletidir."

Teo-demokrasi: Teodemokrasi, İsa Mesih'in Son Gün Azizler Kilisesi'nin kurucusu Joseph Smith tarafından önerilen teokratik bir siyasi sistemdir. Smith'e göre teodemokrasi, geleneksel cumhuriyetçi demokratik ilkelerin -Amerika Birleşik Devletleri Anayasası altında- teokratik yönetimle birleşimidir.

Smith bunu Tanrı'nın ve halkın doğrulukla yönetme gücüne sahip olduğu bir sistem olarak tanımlamıştır. Smith bunun Mesih'in İkinci Gelişinde dünyayı yönetecek olan hükümet şekli olacağına inanmıştır. Bu yönetim Eski Ahit'te Daniel peygamber tarafından önceden bildirilen "Tanrı'nın Krallığı "nı oluşturacaktı. Teodemokratik ilkeler Amerika'nın Eski Batı bölgesinde Deseret Eyaleti'nin kurulmasında küçük bir rol oynamıştır.

Diğer Demokrasi Türleri

Otokratik Demokrasi: Parti tarafından seçilen yönetici, devleti tek taraflı şekilde yönetir.

Tahminci Demokrasi (Anticipatory Democracy): Önemli kararların, seçmenlere güvenilir gelen geleceğe yönelik tahminlerle alındığı demokrasi.

Oydaşmacı Demokrasi: Çoğunluk yerine, uzlaşmayla karar verilen demokrasi.

Birleştirici Demokrasi: Özgürlüğe ekstra önem verilerek, insanların gönüllü ve demokratik derneklerle tam anlamıyla kendi kendini yönettiği olduğu sistem.

Anayasal Demokrasi: Hakların, sınırların ve devlet faaliyetlerinin anayasa sınırlandırıldığı yönetim sistemi.

Burjuva Demokrasisi: Bazı Marksist, komünist, ve anarşistler, liberal demokrasiden bahsederken bu ismi kullanırlar çünkü politikacıların sadece burjuvanın haklarını savunduğunu düşünürler.

Demokratik Merkeziyetçilik: Parti üyelerinin siyasi meseleleri ve gidişatı tartıştıktan sonra çoğunluk oyuyla verilen karara üyelerin alenen uymasını bekleyen sistem.

Demokratik diktatörlük (democratur olarak da bilinir)

Müzakereci Demokrasi: Müzakerenin; karar verme sürecinde, oyla eşdeğer olduğu sistem.

Demokratik Cumhuriyet: Seçilmiş temsilciler aracılığıyla demokrasi olan cumhuriyet.

Ekonomik Demokrasi: Karar alma gücünün, yöneticilerden veya hissedarlardan çalışanlara, müşterilere, tedarikçilere ve halkın daha büyük bir kısmına verildiği sistem.

Tabandan Demokrasi (Grassroots Democracy): Siyasi süreçlerde karar verme süreçlerini, organizasyonun en aşağı coğrafi veya sosyal sınıfına olabildiğince pratik hale getiren sistem.

Güdümlü Demokrasi: Hükümetin görünürde demokratik olmasına rağmen  otokratik uygulamalara sahip olmasıdır. Hükümetler seçimle başa gelir fakat devlet politikalarında bir değişikliğe gidilmez.

Kapsayıcı Demokrasi: Demokrasinin, sosyal, politik, ekonomik ve ekolojik çevrelerde uygulamalarını da içeren sol-liberteryen bir çeşididir. Ortaya çıkmasında Yunan filozof Takis Fotopoulus’un hatırı sayılır etkisi vardır.

Dijital Demokrasi: Siyasi ve yönetim süreçlerinde bilişim teknolojilerinin kullanımıdır.

Jeffersonyen Demokrasi: Siyasi hak eşitliğine inanan ve aristokrasi, ayrıcalık ve yolsuzluğa karşı olan Amerikalı devlet adamı Thomas Jefferson’un ardından isimlendirilen demokrasi sistemi.

Demokratik Sosyalizm: Üretim araçlarının ortak mülkiyeti, politik demokrasinin merkezsizleştirilmesi, sosyal ve ekonomik kuruluşların işçi öz-yönetimiyle idare edilmesini savunan teori. İdeolojik olarak sosyalizmle eşanlamlı olmuş Marksist-Leninist teorilerin karşısındadır.

Hücre Demokrasisi: Geoliberteyen ekonomist Fred E. Foldvary tarafından geliştirilen, aşağıdan yukarıya, çok katlı küçük semt hükümet birimleri veya anlaşmalı topluluklara dayanan bir demokrasi sistemi.

Akışkan (likit) Demokrasi: Oy haklarının vatandaşlar tarafından kişilere devredebilir olduğu, seçilmiş temsilcilerin olmadığı sistem. Akışkan (likit) demokrasi, bir seçmen kitlesinin doğrudan katılım ve dinamik temsil yoluyla kolektif karar alma sürecine katıldığı bir delegatif demokrasi biçimidir. Bu demokratik sistem hem doğrudan hem de temsili demokrasinin unsurlarını kullanır. Akışkan demokraside seçmenler, doğrudan demokraside olduğu gibi tüm politika konularında doğrudan oy kullanma hakkına sahiptir; seçmenler ayrıca temsili demokraside olduğu gibi oylarını kendileri adına oy kullanacak birine devretme seçeneğine de sahiptir. Herhangi bir kişiye oy devredilebilir (devredilen oylar "vekil" olarak adlandırılır) ve bu vekiller de kendi oylarının yanı sıra başkaları tarafından kendilerine devredilen oyları da devredebilir ve bu da "metadelegasyon" ile sonuçlanır.

Market (pazar) Demokrasisi: Kapitalist Demokrasinin bir başka adı, marjinal verime ve sosyal haklara göre kaynakların paylaştırılmasını birleştirir. Bu politikalar aynı zamanda demokratik hükümetler tarafından uygulanır.

Çok-partili Demokrasi: İnsanların özgür ve eşit seçimlere sahip olduğu ve diktatörlükte olduğu gibi değil, tek partinin söz sahibi olması, partiler arasında seçim haklarının olduğu seçimli demokrasi sistemi.

Yeni Demokrasi: Devrim sonrası Çin’de, Mao Zedong’un “4 sınıf bloğu” konseptinden türetilen teori.

Halk Demokrasisi: Proletaryanın başta olduğu çok sınıflı yönetim sistemi.

Radikal Demokrasi: Karar verme sürecinde farkların ve düşünce ayrılığının tahammül edilmesine yoğunlaşan demokratik sistem

Devrimci Demokrasi: Etiyopya Halkın Devrimci Demokratik Cephesinin ideolojisi.

Yarı-doğrudan Demokrasi: Doğrudan demokrasinin araçları, elementleri ve özelliklerini içeren temsili demokrasi sistemi.

Sosyokrasi: Psikolojik anlamda güvenli ortamlar ve üretken organizasyonlar yaratmayı amaçlayan yönetişim sistemi.

Diğer:

Absolute democracy:

Mutlak demokrasi, doğrudan vatandaşlar tarafından kullanılan aşırı bir güç sunan varsayımsal bir yönetim biçimidir.

İsviçre siyasi sisteminde bulunan güç demokrasisi ile karıştırılmamalıdır (sosyal/politik konuların düzenlenmesi için seçim faaliyetlerinin diğer demokrasilere göre daha sık olduğu)

Bhutanese democracy

Butan demokrasisinin gelişimi, 1950'lerden bu yana hüküm süren Butan hükümdarlarının aktif teşviki ve katılımıyla, köleliğin kaldırılması gibi yasal reformlarla başlamış ve Butan Anayasası'nın yürürlüğe girmesiyle doruğa ulaşmıştır. Bhutan'da ilk demokratik seçimler 2007 yılında başlamış ve 2011 yılına kadar hükümetin tüm kademeleri demokratik olarak seçilmiştir. Bu seçimler Butan'ın ilk partizan Ulusal Meclis seçimini de içeriyordu. Bhutan'daki demokratikleşme, 1990'larda Bhutanlı mültecilerin büyük ölçekli sınır dışı edilmesi ve kaçışıyla bir şekilde gölgelenmiştir; konu Bhutan siyasetinde bir şekilde tabu olmaya devam etmektedir

Consensus democracy

Konsensüs demokrasisi, konsensüs siyaseti veya konsensüsçülük, bir demokraside yasama sürecine konsensüsle karar alma yönteminin uygulanmasıdır. Azınlık görüşlerinin oy kazanan çoğunluklar tarafından potansiyel olarak göz ardı edilebildiği sistemlerin aksine, mümkün olduğunca geniş bir görüş yelpazesini içeren ve dikkate alan bir karar alma yapısı ile karakterize edilir. İkinci sistemler çoğunlukçu demokrasi olarak sınıflandırılır.

Guided democracy

Yönetilen demokrasi olarak da adlandırılan güdümlü demokrasi, fiilen otoriter bir hükümet veya bazı durumlarda otokratik bir hükümet olarak işlev gören resmi olarak demokratik bir hükümettir. Bu tür hükümetler özgür ve adil seçimlerle meşrulaştırılır, ancak devletin politikalarını, amaçlarını ve hedeflerini değiştirmez.

 

Interest group democracy

Çıkar grubu demokrasisi, Amerikan Başkanı Franklin D. Roosevelt'in büyük çıkar gruplarına istediklerinin en azından bir kısmını vererek Yeni Düzen için geniş bir destek yaratma girişimiydi. Kongre, bankacılara, çiftçilere, şirketlere ve işsizlere yardım etmenin yanı sıra ev sahiplerine, hisse senedi yatırımcılarına ve demiryollarına yardım etmek için yasalar çıkardı.

Messianic democracy

Mesihçi demokrasi (aynı zamanda siyasi Mesihçilik) siyasi neolojizmi de Talmon'un bu eserine yazdığı girişten türetilmiştir:

“Gerçekten de, yirminci yüzyılın ortalarından bakıldığında, son yüz elli yılın tarihi, bir yanda ampirik ve liberal demokrasi ile diğer yanda totaliter Mesihçi demokrasi arasında, günümüzün dünya krizinin de içinde yer aldığı baş döndürücü çarpışma için sistematik bir hazırlık gibi görünmektedir.”

Monitory democracy

John Keane, The Life and Death of Democracy (Demokrasinin Yaşamı ve Ölümü) adlı kitabında, hükümet gücünün kamu tarafından izlenmesi ve denetlenmesi araçlarıyla karakterize edilen bir demokrasi aşaması için monitör demokrasi terimini kullanmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından başlamıştır.

Monitör (düzenleyici) kurumlar, hükümetleri kamusal bir denetim ve denge mekanizmasına tabi tutan 'bekçi köpeği' ve 'rehber-köpek' organlarını ifade eder. Monitör demokrasi teorisine göre bu kurumlar, temsili demokrasi kavramlarını genişleterek siyasi süreçte "çok daha fazla vatandaşın sesine yer verir". Bu kurumlar aracılığıyla sağlanan hükümet gücünü kamusal olarak denetleme yeteneği, mevcut temsili demokrasilerin siyasi ve coğrafi dinamiklerini değiştirme etkisine sahiptir.

Non-representative democracy (bkz. Akışkan demokrasi)

Procedural democracy

Prosedürel demokrasi ya da prosedüralist demokrasi ya da prosedüralizm, seçimle meşruiyet kazanmış bir hükümet üreten genel oya dayalı düzenli seçimler gibi belirli prosedürleri ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Demokratik meşruiyetin temeli olarak seçim süreçlerini merkeze alan prosedürel demokrasi, genellikle meşruiyetin temeli olarak toplumdaki tüm grupların siyasi sürece eşit katılımını merkeze alan asli ya da katılımcı demokrasi ile karşılaştırılır.

Sectarian democracy

Mezhepçi demokrasiler, en büyük güce sahip fraksiyonun diğer fraksiyona karşı ayrımcı olan demokratik bir hükümete sahip olduğu çok fraksiyonlu ülkelerdir.

Sovereign democracy

"Egemen demokrasi" (Rusça: суверенная демократия, çev. suverennaya demokratiya) ilk kez Vladislav Surkov tarafından 22 Şubat 2006 tarihinde Rus siyasi partisi Birleşik Rusya'nın bir toplantısında yaptığı konuşmada modern Rus siyasetini tanımlamak için kullanılan bir terimdir.[1] Surkov'a göre egemen demokrasi:

Tüm vatandaşların, sosyal grupların ve milliyetlerin maddi refaha, özgürlüğe ve adalete ulaşması amacıyla siyasi güçlerin, yetkilerinin ve kararlarının çeşitli Rus ulusu tarafından, onu oluşturan halk tarafından kararlaştırıldığı ve kontrol edildiği bir toplumun siyasi yaşamıdır.

Bu terim daha sonra Sergei Ivanov, Vladimir Putin, Boris Gryzlov ve Vasily Yakemenko gibi siyasi figürler tarafından kullanılmıştır. Vladimir Putin'i desteklemek üzere kurulan Rus gençlik hareketi NASHI'nin resmi ideolojisidir.

Substantive democracy

Maddi demokrasi, seçim sonuçlarının halkı temsil ettiği bir demokrasi biçimidir. Başka bir deyişle, maddi demokrasi yönetilenlerin çıkarına işleyen bir demokrasi biçimidir. Bir ülke reşit olan tüm vatandaşlarının oy kullanmasına izin verse de, bu özellik o ülkeyi mutlaka maddi demokrasi olarak nitelendirmez.

Third Wave Democracy

Üçüncü dalga Portekiz'deki 1974 Karanfil Devrimi ve 1970'lerin sonunda İspanya'nın demokrasiye geçişiyle başlamıştır. Bunu 1980'lerde Latin Amerika'da, 1986'dan 1988'e kadar Asya-Pasifik ülkelerinde (Filipinler, Güney Kore ve Tayvan), Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Doğu Avrupa'da ve 1989'dan itibaren Sahra-altı Afrika'da yaşanan tarihi demokratik geçişler takip etti. Bazı bölgelerde demokrasinin genişlemesi çarpıcı olmuştur. Latin Amerika'da 1978'de sadece Kolombiya, Kosta Rika ve Venezuela demokratikti ve dalganın yirmi ülkeyi sardığı 1995'te sadece Küba ve Haiti otoriter kalmıştı.

Huntington yeni demokrasilerin dörtte üçünün Roma Katoliği olduğuna işaret etmektedir; Protestan ülkelerin çoğu zaten demokratikti. Huntington, 1962 Vatikan Konsili'nin Kilise'yi eski kurulu düzenin savunucusu olmaktan çıkarıp totalitarizmin karşıtı haline getirdiğini vurgulamaktadır.

Bir dalga sırasında demokrasiye geçmekte olan veya geçmiş olan ülkeler bazen demokratik gerilemeye maruz kalmaktadır. Siyaset bilimciler ve teorisyenler, tıpkı birinci ve ikinci dalgalarda olduğu gibi, üçüncü dalganın da doruğa ulaştığına ve yakında alçalmaya başlayacağına inanmaktadır. 11 Eylül 2001'de Amerika Birleşik Devletleri'ne yapılan saldırıların ardından "teröre karşı savaş "ın başlamasını takip eden dönemde, bir miktar gerileme yaşanmıştır. Bu erozyonun ne kadar önemli veya kalıcı olduğu tartışma konusudur. Portekiz, İspanya, Güney Kore ve Tayvan gibi üçüncü dalga ülkeleri gerilemek yerine tam konsolide demokrasiler haline gelmiştir. Hatta 2020 itibariyle, demokratik ülke olarak çok daha uzun bir geçmişe sahip birçok muadilinden daha güçlü demokrasilere sahip oldular.

Yorumlar

Yorumlar